9 Aralık 2009 Çarşamba
Satranç
Taşlarım sahaya homojen olarak dağıldı. İşte küçük ordum tüm haşmetiyle gözlerimin önünde. tehdit edilen taşım yok, fakat şuradan sol üstten köşedeki şahıma bir atak planlıyor birkaç hamledir. çünkü sevgili şahım orada öylesine sıkışmış ki. kaçacak bir karesi yok. az sonra yeryüzüne değecek ve eriyeceğini bilen bir kar tanesi gibi savunmasız ve okadar zavallı ki. küçük bir şah sonumu getirir. ama farkettim ve bir piyonla bozabilirim onu. orada sorun yok. çaktırmıyorum, görmediğimi düşünerek zafer hevesiyle oraya yoğunlaştırmış kendini ... varsın devam etsin ...
ortadaki atı güzel bir yem olabilir bana. ama bir piyon onu korumuş. atını tehdit etmek için piyonumu sürdüm, kaçmadı, filini kaleme nişanladı. kısasa kısas. güzel ... kalemi kaçmak yerine kendi filimle önünü kesiyorum. artık iki taşı birden tehlikede. hatasını anladı ama çok geç. bazı şeyleri geri alamazsınız. söylenmiş bir söz gibi. bir fil veriyorum karşılığında bir fil ve bir at alıyorum. bir taş üstünlük hatta bu bir piyon bile olsa şimdi yokluğu farkedilmese bile oyunun sonlarında kendini hissetirecektir. hatalar sonun başlangıcıdır. benim için de. onun için de. eğer göremediğim gizli daha büyük bir plan yoksa herşey yolunda. eğer moral bozulursa o esnada beynin salgıladığı bir hormon mantıklı düşünmeyi engeller, daha çok hata yapar. bu oyunda ise daha az hata yapan kazanır. her zaman.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)