19 Şubat 2010 Cuma

Şaman


Sen, kirlenmişsin. Bir ruhun yok. Bakışlarından içini okuyabiliyorum. Derine inemezsin, dalmanın zevkini bilemezsin. Sen hep bildik laflar söyle. Sığ sular ve sığ su yaratıklarına geçer hükmün. Sessizliğim senin laf kalabalığına kanmamdan değil. Ne kadar aptal olunabileceğini anlamaya çalışmamdan. Sen ışığı görmedin. Kendi kafanın bok kokusuna gelen sadece sineklerdi. Senin gibi onlar da, senden farklı değillerdi. Işığın kararmış. Bu bitmez geceyi yaşamaktan kurtulmanın tek yolu antidepresanların. Üzgünüm. Sana o sırrı veremem. Versem de anlayamazsın. Şimdi git ve sineklerinle mutlu yaşa.

Adamın elini bıraktı Şaman. Yürüdü. Yürüdüğü yerin ötesinde bir at belirdi. Kızıl yeleleri vardı. Kızıl yeleli kızıl bir at. Genelde beyaz olur dedi diğeri, diğer adam, uzun boylu olan. Bir süredir donmuş halde eline bakan arkadaşını dirsekleyip ekledi; akşama menemen yapalım ne dersin?

Hiç yorum yok: